29 Şubat 2012 Çarşamba

Amok Koşucusu

Amok, Doğu Asya ülkelerinde ve özellikle Malezya'da aşırı alkol tüketimi sonrası kontrolden çıkıp, karşısına çıkan ne varsa ezip geçerek hiç durmadan koşan insanlara verilen addır. Bir Amok, bizce mantıklı ya da mantıksız önemi yok, sadece kendince belirlediği bir amaç uğruna en sonunda kendi ölümüne koşar.

Yıllarca sarayın gözdesi olarak yaşamış bir düşes... Uzak bir dağ köyüne, bir nevi sürgüne gönderilir. Gururunu koruma mücadelesi, itibarını geri kazanma yolunda dibe batarken boşu boşuna çırpınmaktan başka bir işe yaramayacaktır.

Bilinmedik topraklarda savaşın içine sürüklenmiş onurlu bir subay...Yaşamak için tek bir şansı olduğunu düşünür: Yıllarca büyük bir gururla taşıdığı ülkesinin askeri üniformasını kalleş düşmanınkiyle değiştirmek! Verdiği bu tek; ancak önemli ödün onu yaşamından edecektir.

Yaşıtları üniversitede öğrenim görürken, hala lisede okumak zorunda kalan bir genç. Gurur mücadelesi, iç hesaplaşmaları ve bir anlık öfkesi onu bir amok yapacaktır.

Hayatı büyük çalkantılarla geçmiş bir doktor. Çok uzaklarda bir ülkeye herşeyden uzaklaşabilmek düşüncesiyle tayinini ister. Herşeyden kaçacak; ancak kendinden kaçamayacaktır.

Tek gayesi çalışıp, biriktirebildiği kadar para biriktirmek olan, hayattan kopuk yaşayan bir hizmetçi. Hayatta bağlılık duyduğu ilk ve tek insan farkında olmadan onu uçurumun kenarına itecektir.

Zengin bir adam. Herşeyi parayla satın alabileceğini düşünürken, karısının sevgisini kaybeder. Aşk yolculuğu peşinde herşeyini yitirir. Lüks otel lobilerinden, meyhane köşelerine sürüklenen bir hayatın öyküsü.

Evinden binlerce kilometre uzakta sebebini bile bilmediği bir savaşta yer almak zorunda bırakılan bir adam. Karısına ve çocuklarına dönebilme mücadelesi kursağında bırakılacaktır.

Stefan Zweig'ı favori yazarlarım arasına sokan Amok Koşucusu, babamın gelenekselleşen yılbaşı hediyelerinden birisi olarak kitaplığımdaki yerini aldı.

Zweig şimdiye kadar okuduklarım arasında insan psikolojisine en hakim yazarlardan biri. İnsanın sevinçlerini, değerlerini, korkularını ve en önemlisi onu çöküşe götüren süreçleri iyi gözlemlemiş bir adam. Dolayısıyla "Amok Koşucusu"nu okurken etkilenmem normaldi. Normal olmayansa gerilimli bir düzlemde ilerleyip sonu intiharla biten tüm bu hikayelerin, satır aralarında yaşama sevincine yönelik göndermeler yapabiliyor olmasıydı.

Amok Koşucusu, gecenin bir saati bir solukta bitirmeme rağmen bir süre daha elimde kalan, inatla elimden yatağa düşmeyen kitaplardan biri oldu. Sanırım bir ara tekrar okumam gerekecek.

2 yorum:

  1. Hayatın Mucizeleri, eğer öykü seviyorsan, keyifli bir seçki. Ruhun derinliklerinde gezinmeyi seven bir kalemi olduğu kesin... Senin her kitap yazından sonra listem kabartıyor. Hem sana hem de güzel alışkanlıkları olan güzel adam babana sevgiler...

    YanıtlaSil
  2. Amok Koşucusu, evet, Stefan Zweig'ın en iyi eserlerinden biridir ama insanların duygularını anlatımı üzerindeki hakimiyeti bütün eserlerinde aynı heyecanı yaşatır. Özellikle yazdığı biyografilerde kişinin içinde bulunduğu psikolojik durumun verdiği kararlara etkilerini ve bunun geri kalan insanlığa etkisini de çok güzel çözümler. Marie Antoinette, Fouche, Yıldızın Parladığı Anlar eserlerine göz gezdirirsen bunları çok daha iyi farkedebilirsin. Bütün bunlardan sonra eklemeden edemeyeceğim, benim için Stefan Zweig, Satranç'tır. Her şekilde, herkese tavsiye ederim.

    YanıtlaSil

İLETİŞİM İÇİN

laparagas@gmail.com

KATKIDA BULUNANLAR

Blogdaki yazıların tüm hakları La Paragas yazarlarına aittir.
Yazıların izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.

  © Blogger templates Newspaper by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP