4 Ağustos 2009 Salı

Polonya ve Türkiye...


Yıllarca, aramızda hiç bir bağın olamayacağını düşündüğüm ülkelerden biriydi Polonya. Lise boyunca, arkadaşlarla kafamızda kurduğumuz gezi planlarında adı bile geçmezdi örneğin. En basitinden gezmek için yurtdışına gidecek olsak, o ülke Polonya olmazdı muhtemelen...


Hayat en büyük üniversiteymiş gerçekten. Sadece üniversite okumak ayrıcalığına!! kavuşamayan kişiler anlamlandırmıyormuş bu klişeyi. Yaklaşık iki hafta önce bir kaç günlüğüne bizde kalan Polonya'lı bir misafirimiz olmasa, ya da organizasyon kapsamında örneğin Amerikalı biri bizim eve düşse, Polonya benim için çok uzak bir yer olarak kalmaya devam edecekti. Üstüne üstlük, okuduğum bölüm icabı Amerika'nın kuruluşunu ezbere bilirken (aramızda bize dayatılanlar dışında hiç bir kültürel bağ olmamasına karşın) , ayrı bir ders olarak okutulabilecek zenginlikteki Polonya-Türkiye ilişkilerinden haberim bile olmayacaktı. Obama aslında Türk vs. gibi saçmalıklara bile, Polonya'yla aramızda ufacık bir yakınlık bulanabileceğinden daha fazla ihtimal verecektim belki de.


Yabancı bir misafiriniz olduğunda, onun ülkesi ile sizinki arasındaki benzerlikler hakkında araştırma yapmak gereği doğar ev sahibi aile için. Bizde de bu iş için en uygun aday ben olduğumdan ve Lehistan'la Osmanlı'nın bir kaç münasebetinden başka bir şey bilmediğimden; ortaya çıkan "Off şimdi bütün Ana Britannica'ları, Meydan Larousse'ları dökmek gerekecek" sıkıntısıyla başladım sağı solu kurcalamaya. Daha doğrusu kurcalayacaktım, eğer ilk elimi attığım yer olan internette anında bir ton bilgi bulmasaydım! Bilmemek değil, öğrenmemek ayıp gerçekten...

***Osmanlı-Haçlı savaşlarında çok sayıda Polonya'lı asker bulunurmuş, yani aramızdaki ilk ciddi ilişkiler 14.yy'da başlamış.

***2. Viyana Kuşatması'nda; lise boyunca bize bir çok kez anlatılan Kırım Hanı'nın, savaşmaktan kaçarak açtığı boşluktan girerek Viyana'yı kurtaran kişi, bize hiç anlatılmayan Lehistan kralı 3.Jan Sobieski ve ordusuymuş.

***Polonya 18.yy'da Alman-Rus ve Avusturya'lılar tarafında haritadan silinince, göçmenlere yardım eden ülke Osmanlı olmuş ve onlar için İstanbul'daki ünlü Polonezköy (Adampol) kurulmuş. Bu köyü zamanında fransız yazar Gustave Flaubert gibi isimler ziyaret etmiş, Leyla Gencer burada doğmuş ve bir çok Polonyalı devlet adamı yakın tarih boyunca burayı ziyaret etmiş.

***Polonya Cumhuriyeti de Türkiye gibi 1.Dünya Savaşı'ndan sonra (1918'de) kurulmuş. Yeni Türkiye Cumhuriyeti'ni ilk tanıyan ülke ise yine Polonya olmuş.

***2. Dünya Savaşı sırasında Almanlarca işgal edilen Polonya'nın, Türkiye'deki büyükelçiliğine de el konulmak istenmiş; ancak dönemin cumhurbaşkanı İsmet Paşa aramızdaki dostluğu anlatarak Almanlara izin vermemiş.


İlişkilerimiz ana hatlarıyla böyle, gerekirse ayrı bir kitap yazılabilecek kadar detaylı bilgi de toplanabilir. Uzun lafın kısası Polonya, benim adıma Lehistan, Roman Polanski, bir kaç futbolcu ve nobel ödüllü edebiyatçılardan çok daha fazlasıymış.


Not: Fotoğraf, Alanya'nın kardeş şehri Wodsizlaw Slaski'li heyetin Alanya'ya bir ziyaretinde çekilmiş.

1 yorum:

  1. polonezköy dışında hiçbir şey bilmiyormuşum, okumak daha çok okumak lazımmış anladım :)

    YanıtlaSil

İLETİŞİM İÇİN

laparagas@gmail.com

KATKIDA BULUNANLAR

Blogdaki yazıların tüm hakları La Paragas yazarlarına aittir.
Yazıların izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.

  © Blogger templates Newspaper by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP